Oyukların (Korkuluk) Dönüşü, Kadınların Gücü
Başlığa bakıp bir korku filminden bahsedeceğimi düşünmeyin lütfen. Bugün sizlere anlatacaklarım kaybolmaya yüz tutmuş değerlerimizi canlandırma çabası, dayanışma, ortak hedef, ince ve zarif düşünceler, kadın isterse ve başka birçok şeyi içinde barındırıyor. Bir festival ne kadar çok şey anlatabilir insana işte bunu keşfetmenizi istiyorum. Haydi birlikte önce İzmir’e, oradan Urla’ya, ve son olarak Barbaros’a gidelim ve Türkiye’nin ilk Oyuk (Korkuluk) Festivaline bir göz atalım.
Bu aralar sosyal medyada sık sık karşınıza çıkabilecek bir hikâye ile başlayalım: Barbaros köy halkı kuru üzüm satmak için üzüm ekerlermiş, derken üzümde verim azalmış, tütüne dönmüşler. Tekel meseleleri yüzünden tütün de yetiştirilmeyince halk tarlaya gitmez olmuş. Oyuklar unutulmuş. Onlar da (yani korkuluklar) halkın tekrar tarlaya gidip ekip biçmesini sağlamak için toplanıp köye iniyor, 102 yıllık Barbaros köyünün kaybolmaya yüz tutan tarımsal, kültürel ve geleneksel değerlerini canlandırmak için bu festivali düzenliyor.
3-4-5 Haziran’da “Gülümseyin Barbaros’tasınız” sloganıyla karşılandığımız bu güzel köyde festival boyunca çeşitli etkinlikler oldu. Ben yemek yarışmasının jüri üyesi olarak davetliydim. 3 gün boyunca beni çok etkileyen birçok şey oldu ve ben hangi bahsedeceğimi gerçekten bilemiyorum. Elbette ki kendi bloğumun misyonu gereği sizlere Barbaros’tan yemek tarifleri getirdim ve onları da paylaşacağım ama sadece yemek tarifinden bahsetmek bu güzel köye, 7’den 70’e kendi çabalarını ortaya koyan köy sakinlerine, emeklerine haksızlık etmek olur. Bu festival için elbirliği ile çalışan bir köy var ortada. Her gün Barbaros Kütüphanesi’nde buluşup korkuluk yapan kadınlardan bahsetmek isterim mesela. Cevval, eğitimli, yardımsever, yenilikçi kadınlar. “Çatkapı” diye daha önce başka bir yerde görmediğim bir uygulamayı hayata geçiren akıllı kadınlar.
Bazı evlerin kapılarındaki “çatkapı” tabelasıyla "Çatkapı Evi"ni daha doğrusu evlerini bulabilirsiniz. Bir de yemek menüsü yazılı kapıda. Barbaroslular yöresel yemekler hazırlıyorlar, ziyaretçiler istedikleri çatkapıya gidip, önünde oturup karınlarını bu lezzet küpü yemeklerle doyurup, köy sakinleri ile sohbet ediyorlar. Umduğunu değil, bulduğunu ye, iç, öde. Fakat ne kadar naif bir buluş. Hem bir gelir kapısı hem de yerel lezzetleri yaşatan, yaygınlaştıran bir uygulama.
Kırkyama atölyesi de vardı, nişan tepsisi töreni, kına yakma, kına yıkama gibi gelenekleri yaşatan etkinlikler de vardı. Yerel yemeklerin, hamur işlerinin yarışması da bir tarafta, korkuluk (oyuk) yarışması, bahçe - avlu yarışması başka bir tarafta. Heyecanlarını görmeniz, yaşamanız lazımdı. Kendilerini TV karşısında oturup dizi seyretmek yerine doğada oturup birbirlerine yardım etmeyi, geleneklerini yaşatmayı yeğlemiş Barbaroslular. Barbaros’ta Batuhan Bozkurt adlı bir sanatçı var, yerine yetiştireceği gençler arıyor. Kendisinin keşfettiği bir teknikle, taş mozaik resim tekniğiyle resim yapıyor. Doğal taşları irmik tanesi büyüklüğüne getiriyor. Detaylarını başka bir yazıda uzun uzun anlatmak istiyorum.
300’ün üzerinde Oyuk (korkuluk) vardı. Her biri başka anlamlar taşıyan. Biri çocuk gelinleri, diğeri gençlere gelenek ve görenekleri aktarmak isteyen anneanne, babaanne ve kaynanaları temsil eden oyuk yapmış. Sonra köydeki yer altı sularının korunması için çaba gösteren köylüleri temsil eden oyuklar vardı, zira Barbaroslular bahçe sulama ve diğer işlerinde yeraltı suyu yerine yağmur suyunu toplayarak kullanıyorlarmış. Birlikteliği, beraberliği simgeleyen oyuklar, köy kahvesinde oturan erkekleri anlatan oyuklar, festivalin sponsorlarını simgeleyen oyuklar vardı. Bir tane de chococolic oyuk vardı ki ben ona bayıldım. Dedim ya 300 aşkın oyuk vardı, saymakla bitmez.
Yemek yarışması ise başlı başına bir lezzet şöleniydi. Gazeteci, yemek yazarları ve yemek bloggerlarından oluşan biz jüri üyeleri birbirinden leziz yemekleri tadıp, karar vermeğe çalışırken inanın çok zorlandık. Kadınların iş yaparken kendi yaptıkları ve "Boru" dedikleri, ülkemizin Barbaros dışında hiçbir yöresinde rastlanmayan başlığı başlarına geçirip tezgah başına geçtiklerinde heyecanlarını görmeliydiniz. Bu bir yarışmaydı aslında ama rekabet esnasında bile birbirlerine destek verdiler.
1. gün "Yerel Yemekler" yarışmasında Arzu Caner” Keçi Peynirli Patlıcan” yemeği ile birinciliği, Muhterem Ersan “El Bastı” yemeği ile ikinciliği, Ceylan Caner ise “Karnıyarık” ile 3cülüğü aldı. Saliha Hep Sakaryalı ise “Enginar” yemeği ile mansiyona layık görüldü.
Festivalin 2. günü "Yerel Hamur İşleri" yarışmasında Sevgi Ersan “Ükmek Çalkaması” ile birinciliği alırken, ikinciliği kazananımız “Ispanak Balığı” ile İclal Demiral oldu. “Körmen Köftesi” ile Seçil Akay 3cü olurken, mansiyon “Ayak Lokumu” ile Gülsüm Ersan'a gitti.
Bu festivalde ben de Barbaros’a has tarifler, teknikler öğrendim. Zaman içinde hepsini bir bir deneyip sizlerle de paylaşacağım. Bunlardan iki tanesini ise hemen yazıyorum.
Ayak Lokumu
Kurabiyeye benzese de farkı içine damla sakızı, tarçın ve karanfil koyulmasıymış. Genellikle bebeğin ilk adım attığı zamanlarda yapıldığından köyde “ayak lokumu” deniyormuş.
Malzemeler:
1 bardak sıvı yağ, 1 bardak süt veya yoğurt, 1.5 bardak şeker, 1 yumurta, vanilya, 1 tatlı kaşığı karbonat, karanfil, tarçın, damla sakızı ve aldığı kadar un.
Yapılışı:
Tüm malzemeler karıştırılır. Orta sertlikte bir kurabiye hamuru hazırlanır. Hamurdan yumruk büyüklüğünde parça koparılıp oklava şeklinde yuvarlanarak uzatılır. Uzun hamurdan bıçakla lokum şeklinde parçalar halinde kesilip tepsiye dizilir ve fırında pişirilir.
Ekmek Böreği
Bayat Ekmekten yapılıyor. Soğan , domates, lor, karabiber karıştırılarak, altına ve üstüne ince hamur dökülerek tepside pişiriliyor. Özellikle avlu fırınında pişirileni makbulmuş.
Malzemeler:
Bayat ekmek, kuru soğan, domates, karabiber, un, su, lor, köy peyniri, zeytinyağı
Yapılışı:
Bayat ekmekler ıslatılıp suyu sıkılır. Kuru soğan ve domates de yemeklik doğranır. Bunlara lor, tuz, ve karabiber ilave edilerek karıştırılır.
Un krep hamuru gibi çırpılır. Tepsi yağlanır. Hamur tepsinin dibini örtecek kadar dökülür. Üzerine bu karışım dökülür ve yayılır. En üstüne tekrar hamurdan gezdirilir. En üstüne rendelenmiş köy peyniri ve zeytinyağı gezdirilir. Fırında pişirilir.
Evet sevgili takipçilerim, Barbaros Oyuk Festivalinden ayrılırken gönlümüzü de Urla'nın bu aydın, ileri görüşlü, çalışkan, rekabeti bilmeyen, iyi yürekli insanları ve konuklarını sarıp sarmalayan sıcacık köyünde bıraktık! Seneye yine oradayız inşallah!
https://oyascuisine.com/index.php/tr/blog/1249-oyuklarin-donusu-korkuluk-kadinlarin-gucu#sigProGalleria6f956c6000