Logo

Bazı Umutlar Başka Zamanlarındır -1

Bazı umutlar başka zamanlarındır - I
Murathan Mungan ne içli söylemiş "Bazı umutlar başka zamanlarındır" diye. Bazen planlar yaparız, bir şeylerin olmasını isteriz, bazıları gerçekleşir seviniriz, bazılarını da gerçekleştirmeyi umut ederiz ama başka zamanlara bırakırız, bırakmak zorunda kalırız. İşte gerçekleştirmeyi başardığımız ve gerçekleşmesini umduğumuz planlarımızla ve umutlarımızla geçtiğimiz günlerde Bodrum’a doğru yola çıktık. Bu kez ben ve yemek bloggerı arkadaşlarım mekân tanıtımları, TV çekimleri ve zaman kalırsa Bodrum'un Sarı Yaz'ını yaşamak için puslu İstanbul’u arkamızda bıraktık.

Gittiğimiz bazı mekânlar bloğumdaki Lezzet Durakları yazılarımdan size tanıdık gelecektir. Kısa zamana farklı farklı mekanlar ve lezzetler sığdırmaya çalıştık. O kadar dolu yaşadık ki hepsini tek bir yazıda anlatmam mümkün değil, birini fazla yazsam diğerine haksızlık olur. O yüzden arkası yarın diyebileceğimiz bir seriyle Bodrum maceralarını ikiye böldüm.

Keyifli bir uçak yolculuğu sonrası daha Bodrum havalimanına iner inmez enerjimiz tavan yaptı. Yalıkavak'a doğru yolumuza devam ederken masmavi gökyüzü, çevredeki huzurlu sakinlik, havadaki tatlılık ve denizdeki durgunluk hemen göze çarpıyordu. Kısacası havasından suyuna Bodrum bize tüm güzellikleriyle kucak açmıştı.
Yalıkavak merkezine 5 dakika mesafedeki otelimiz "La Maison" çalışanları tüm hazırlıklarını yapmış bizi bekliyordu. La Maison Yalıkavak merkezde konaklamak isteyenlere sık sık önerdiğim sade ama şık bir otel. Gerek konumu ve kendine özgü mimarisi, gerek denize yakınlığı, konforlu, ferah dublex ve suit odaları gerekse güler yüzlü çalışanları ile konaklamamızın özel kılınacağı başından belliydi.

Bavullarımızı yerleştirip heyecan ve sarı yazın tüm coşkusu yola çıktık. İlk durağımız davetlisi olduğumuz Nar Çiçeği Kahvaltı Evi idi . Sizlere buradan daha önce bahsetmiştim. Nar Çiçeği Kahvaltı evi açılalı birkaç yıl olmasına karşın tüm Yalıkavak'ın gözbebeği olmuş bir mekân diyebilirim. Kasım ayında bile cıvıl cıvıldı. Mis gibi kokan narenciye ağaçları içinde şirin mi şirin bir mekân burası. Tülin Demir ve Feriştah Uslu kardeşler Sandima Yolu üzerindeki sevimli evlerinin bahçesinde Nisan 2012 tarihinden beri son derece özenli bir şekilde kahvaltı vermeye başlamışlar.

Masanıza gelen tüm lezzetler bu evin mutfağında kendi elleri ile yapılmış. Feriştah Demir’in reçelleri dillere destan. Yöreye özgü mis kokulu reçeller arasında kivi, patlıcan gibi her yerde karşılaşamayacağınız çeşitleri de bulabilirsiniz. Domates, salatalık, biber ve yeşillikler de hep bahçe mahsulü. Ege usulü yaprak ve kabak çiçeği dolmaları, menemen (yumurtanızı omlet ya da farklı pişirilmiş şekillerde de isteyebilirsiniz), mis gibi köy tereyağı, odun fırınında pişirilen bazlama, su böreği, kuruyemişler, kurabiyeler ve daha neler neler... Hem gözünüzü hem midenizi fazlasıyla doyuracak bir kahvaltı için sizler de bu adresi bir kenara not edin derim.

(Sandima Yolu, Merkez mahallesi, Kayacık caddesi No 42 - 0532 764 22 50)

İkinci durağımız Cooking Classes Bodrum, Erenler Sofrası idi. Ortakent'e vardığımızda kendimizi bir TV setinde bulduk. Ne yalan söyleyeyim sevgili Aslı Ortabaşı Mutlu'nun transferimiz için Akustik Turizm aracılığı ile temin ettiği muhteşem minibüsle bu TV setiyle birleşince kendimi film yıldızı sanmama az kaldı.
Erenler Sofrası’na geldiğimizde Bodrum Kent TV'nin "Bodrum Tadında" programında Özlem Bilsel Graves'in "Mutfaktaki Teselli" kitabının tanıtıldığı ve Hint Mutfağı ağırlıklı yemeklerini yaptığı sahnelerin çekimleri bitmiş, sıra bu nefis yemekleri tatmaya gelmişti. Biz de bu tadımdan nasibimizi aldık ve bahçede mandalina ağaçları altına hazırlanan şık sofrada hep birlikte yemeklerimizi yedik.

Sizlere çok kısa Özlem’in kitabından bahsetmek istiyorum. “Mutfaktaki Teselli” bir yemek kitabı değil, bir otobiyografi. Ancak yeri geldikçe verilen çok özel ve güzel bazı tarifleri de bulabilirsiniz kitapta. 22 yaşında gittiği yabancı bir ülkede tek başına var olma savaşı, kimlik duygusu, entegrasyon, yabancı evliliği ve memleket hasreti ile 44 yaşındaki özfarkındalığı ve olgunluğu ile hesaplaşması ve kabullenişi arasında gidip gelen iki farklı zamanın birbirine paralel kurgusu, kitabının özü.
Ben soluksuz okudum, zaman zaman kendime ait duygular buldum içinde. Kitaptaki tariflerden Balık/Patates (Fish and Chips) tarifini bu yaz sizlerle paylaşmıştım. (tarifi Balık ve Deniz Mahsulleri bölümünde bulabilirsiniz)

Sevgili Özlem'in çekiminin ardından bu kez sıra bendeydi. Yine “Bodrum Tadında” programı için sevgili Aslı Ortabaşı Mutlu moderetörlüğünde Muğla yöresinden Alaca Pilav ve Bademli Köz Patlıcan Çorbası tariflerini çektik ve tabi ki tattık! Ben yaptım diye söylemiyorum ama özellikle Çintar Mantarlı Alaca Pilav damak çatlatandı. Ben bir mantarın bu kadar lezzetli olabileceğini hiç düşünmemiştim doğrusu.

Biraz araştırınca çintar’ın, Ege ve Akdeniz bölgesinde yetişen, yağmurlardan sonra kızılçam ormanlarının dibinde mantar gibi bitiveren kızıla çalan turuncu renkte, etli lezzetli bir mantar türü olduğunu öğrendim. Lezzetinin yanı sıra demir açısından zengin olması nedeniyle kansızlık tedavisinde kullanılması tavsiye ediliyormuş. Kalp ve damar hastalıklarında etkili olan folik asitçe de zenginmiş. Yağ içermediği için protein değeri de yüksekmiş.  Yani sağlıklı beslenmek için güzel bir alternatif. Şimdi sizlerle  bu tariflerimden biri olan Alaca Pilav'ı paylaşmak istiyorum.

Alaca Pilav:

  • 2 su bardağı pilavlık pirinç
  • 2 çorba kaşığı zeytinyağı
  • 2 çorba kaşığı tereyağı
  • 1 su bardağı haşlanmış börülce
  • 10 adet çintar mantarı
  • 3 su bardağı sıcak su
  • tuz, karabiber
  • 4-5 yeşil soğanın yeşil kısımları

Tarif:

Pirinç 10 dakika kadar kaynar su içinde bırakılır, süzülür. Mantarlar yıkanır kurulanır, doğranır. Zeytinyağı ve tereyağı pilav tenceresine konur, kızdırılır. Mantarlar ilave edilip  birkaç dakika harlı ateşte sotelenir. Yıkanıp süzülmüş pirinç ve tuz ilave edileek 2-3 dakika birlikte kavrulur. Haşlanmış börülce ve karabiber de ilave edilir, suyu konur. Kapağı kapatılıp kısık ateşte suyunu çekene kadar pişirilir. İnce ince doğranmış yeşil soğanlar katılır ve demlenmeye bırakılır. Demini alınca harmanlanıp servisi yapılır.

Bodrum macerasının ilk bölümü burada bitiyor. Marmarina Saraylı Restoran’daki mandalinalı lezzetleri ve Vinbodrum şaraplarını bir sonraki yazımda sizlerle paylaşacağım.

 

 

 

Tüm hakları saklıdır.